Köylerimizde İlk Elektrik:
Küpeli amca, girişimci ve çalışkan biri. Pekçok iş yapmış. “Şu anda ne iş yapıyorsun?” diye sorduğumda “demir doğrama atölyem var, onu işletiyorum!” diyor. Geçmişte elektrik işi yaptığını, köylere elektrik geldikten sonra kurduğu ekibin çevredeki 18 köyün evlerine elektrik tesisatı döşediğini anlatıyor. Ve devam ediyor: “Kahraman ÖZCAN ile birlikte köyümüze, çevrede hiç elektrik yok iken, 1962-63 yıllarında mazotla çalışan jeneratör ile elektrik üretip 80 eve hat çektik ve elektrik verdik. Evlere saat bağladık. Akşam saat 17.00 ile 24.00 saatleri arası köye elektrik veriyorduk. Böylelikle 1980 yılında köyümüze elektrik devlet tarafından getirilene kadar bu işi yaptık. Elektrik gelince hattımızı ve bağlantılarını söktük. Bundan sonra kendi köyümüzde ve çevre köylerde evlere elektrik tesisatı çekme işine başladım. 18 köyün elektrik işini ben yaptım.” “Köye elektrik verme işinden çok kazanmışsınızdır!” diyorum ben de. Gülümseyerek “Hiç sorma. Nerde!.. Vatandaş, sayaç çok yazar diye elektriği fazla kullanmıyor, bizim jeneratör de devamlı çalıştığı için çok mazot yakıyordu. Zarar ettik o işten. Ancak bir kere bu işe girmiş, çok yatırım yapmıştık, geri dönüşümüz olmazdı. Bu işten zarar etmemize rağmen elektrik şebekesi gelene kadar köye elektrik vermeye devam ettik.”
Köylerimizde İlk Sinema:
“Yine Kahraman'la 1962'den itibaren şimdi besihane olarak kullandığım yerde sinema salonu açtım. Sinemamıza çevredeki tüm köylerden insanlar film izlemeye gelirdi. Filmleri akşamları oynatırdık. Pazarları da kadın matinesi düzenlerdik. Sinema salonumuz iki katlıydı. Üst katı bayanlara, alt kat ise erkeklere ayrılmıştı. Altta 100 iskemle, üstte ise 20-22 iskemle bulunurdu. Salonumuz dolup taşar, hatta çoğu zaman yer bulamayanlar aralarda buldukları yerlere otururarak filmleri izlerlerdi. Bilet ücreti alt kat 1 lira, üst kat 2.5 lira idi. Sinemada Cüneyt ARKIN, Türkan ŞORAY, Yılmaz GÜNEY, Fatma GİRİK gibi zamanın ünlü sanatçılarının filmleri yanında dini filmler de getirtip izlettiriyorduk. Dört yıl böyle devam etti. Ta ki bizim hocalar film izlemek haramdır fetvası verene kadar. Bu fetvadan sonra biz de sinemayı kapatmaya karar verdik.”
Küpeli Amca, aynı zamanda şen ve güler yüzlü biri. Hikayesine devam ediyor: “Sinema yerini besihaneye çevirdim. Buradan, senede 100'den fazla mal(büyükbaş hayvan) yetiştirip satıyordum. Köylerin elektrik tesisat işini de bitirince demir doğrama işine giriştim ve evimin önünde gördüğünüz bu atölyeyi açtım. Kapı, pencere, korkuluk, soba vb. işler yapmaktayım bu atölyede. Bu işle hala iştigal ediyorum. Zamanında paranın kıymetini bilmedim, şimdi çok şükür iyiyim, bu işle geçinmeye çalışıyorum. Bağ-Kur'dan emekliyim.”
“Elektrik işini nereden öğrendin?” diye sorunca cevabı hazır: “Kahraman ÖZCAN'dan. Kendisi teknik lisede öğretmen olarak çalışmış ve oradan emekli olmuş.”
Bu cevap benim Kahraman ÖZCAN'la ilgilenmeme neden oluyor. Onunla tanışmak istiyorum ancak köyde olmadığını öğrenince bu amacıma ulaşamıyorum. Kendisi Ankara'da işadamı. Bir gün kendisiyle mutlaka görüşmeyi aklımın bir ucuna işleyerek Küpeli amcadan köyleriyle ilgili aşağıdaki bilgileri alıp not ediyorum:
Yukarısebil, 150-160 hanelik bir köy. Ankara'da da bir o kadar Yukarısebillili yaşıyor. Ankara'dakilerin çoğunluğu pazarcı. İçlerinden işyeri sahipleri, balıkçı ve esnaflar da çıkmış. Avrupa'da da 40-50 hane kadar var. Çoğunluğu Almanya, oranın da Hamburg şehrinde.
Köyde 1 kahvehane, 3 bakkal ve 1 demir doğrama atölyesi var.
Burada ve çevredeki diğer köylerde göze batan belirgin bir özellik, yapmış oldukları güzel ev, konaklarının dışında, bu konakların yanına inşa ettikleri çoğunlukla iki odalı evleri. Bu evleri de Küpeli Amca'nın evinde olduğu gibi kullanışlı ve güzel yapılmış. Bu evlerde kendileri sürekli otururken konaklarını ise, genellikle misafirleri veya evden dışarıda ikamet edenler gelince açıp orayı kullanmaktadırlar.
Köydekilerin ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayalı. Tarım alanı içinde şekerpancarı üreticiliğinin önemi büyük. Küpeli Amca bunu bu yılki kendi üretiminden örnek vererek anlatıyor: “13 dekar şekerpancarı ektim ve buradan 9.000 YTL(dokuz milyar TL) gelir elde ettim. 3-4 bin YTL'sını masraf olarak sayarsam geriye kalan 5-6 bin YTL net karım.” diyor ve ekliyor: “200 dekara buğday ekseydim bu kadar kazanmazdım.”
Küpeli amca köyün geçmişi ile ilgili bilgiye sahip olmadığını söylüyor. “Bunun için H.Harun KAYMAKÇI'ya gidelim, o bilir” diyor.
Bu söz üzerine kalkıp biz de H.Harun KAYMAKÇI(d.1934)'yı evinde ziyaret ediyoruz. Hacı Harun, köylerine ait kendisinde bulunan ferman ve şecerelerini getirip gösteriyor. Ben de bunların fotoğraflarını çekiyorum. Şecere tahminen 2-3 metre uzunluğunda, özel kabında saklı. Şecere haricinde Osmanlı padişahı tuğralı iki de ferman var. Hacı Harun bunları gösterirken bir taraftan da ferman ve şecerenin veriliş nedenini ve geldikleri yeri şöyle anlatıyor: “fermanda ismi yazılı olan Şeybızınlı aşiret üyelerinin istedikleri yerde iskan olabilecekleri, bunların Osmanlı'nın has vatandaşı olduğu, gittikleri yerlerde kendilerinden vergi istenmemesi, emir ve bilgileri yazılı. Burada aslımızın Diyarbekir'den geldiği de yazılı. Bizim aileden fermanda Mıkailoğulları diye sözedilmektedir. Benim dördüncü atam Mıkail zamanında buraya gelmişiz. Yani yaklaşık olarak bundan 180-200 sene evvel. Niye geldiğimizi bilmiyorum.”
Bu bilgileri Hacı Harun'dan aldım.
|